Kimler Nafaka İsteyebilir ve Hukuki Şartları Nelerdir?

Medeni kanunumuzda 364 maddeyle başlayan nafaka yükümlülüğü üstsoy-alt soy ve diğer kan hısımları arasında birbirlerine karşı şartları oluştuğu taktirde vermekle yükümlü olabilecekleri bir bedelden ibarettir.

  • 18/06/2020

Nafaka İsteme Hakkına Sahip Olanlar:
Medeni kanunumuzda 364 maddeyle başlayan nafaka yükümlülüğü üstsoy-alt soy ve diğer kan hısımları arasında birbirlerine karşı şartları oluştuğu taktirde vermekle yükümlü olabilecekleri bir bedelden ibarettir.
Nafaka yükümlülüğü kardeşler arasında söz konusu olabilecek yükümlülüklerdendir. Kardeşler arasında nafaka istenmesi halinde salt tek bir anne babadan gelenler değil yarım kardeş tabir edilen bir anneden veyahut bir babadan gelenler arasında da nafaka yükümlülüğü doğabilir.
Ancak hiçbir kimse hukuken amcasından, dayısından, halasından veya teyzesinden nafaka isteme hakkına sahip değildir.
Medeni kanun 364/II gereğince ise; Erkek ve kız kardeşlerin birbirlerinden nafaka isteminde bulunabilmeleri için, nafaka yükümlüsü olan kardeşlerin “refah içinde bulunması” gereklidir.

Nafaka İstemenin Hukuki Şartları:
Bir kişinin hukuken nafaka isteyebilmesi için Medeni kanun 364. Maddesi gereğince; yardım edilmediği taktirde yoksulluğa düşme tehlike altında bulunması gereklidir. Yargıtay’ın yerleşik ihtiyaçları dikkat alındığında ise; kişinin yoksulluk tehlikesiyle karşılaşması için başkasının yardımı ve desteği olmadan günlük yiyeceğini dahi karşılayamayacak durumda olması şartı aranmaktadır. Yine bu noktada önemli olan zaruret yani yoksulluk içerisine düşerek nafaka isteminde bulunacak kişinin bütün gayretlerine rağmen yoksulluktan kendisini kurtaramayacak durumda olup olmadığına da yapılacak yargılama neticesinde bakılacağı unutulmamalıdır.
Bu halin istisnası olarak sayılabilecek bir durum olarak ergin ve reşit olduğu halde, eğitim hayatı devam eden çocuğun babasından nafaka istemesi hakkına sahip olmasını belirtebiliriz.

Nafaka Miktarları Ve Nafakaların Ödenme Biçimleri:
Nafakalar miktar olarak belirlenirken medeni kanunun 365/II gereğince; davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibaret olduğu vurgulanmıştır. Burada nafakanın yasal koşullarına uyması şartıyla hakimin nafaka miktarının tayininde taktiri büyük önem arz etmektedir.
Yine nafaka miktarının belirlenmesinde alacaklı açısından bakıldığında nafaka alacaklısının yaşamı ve geçimi için ne kadar miktarın gerektiği olduğunun taktiri hakim tarafından yapıldığı gibi borçlu açısından ise; borçlunun ödemek durumunda kalacağı nafaka miktarının yine borçlunun ekonomik gücüyle orantılı olması şartı aranmaktadır.

Bu nedenle nafaka alacaklısının lüks ve geçimi için zaruri şekilde gerekli giderleri dışındaki harcamalarına ilişkin nafaka alacağını hukuken kabul etmek mümkün değildir. Bunun yanında nafakanın miktarı belirlenirken nafaka borçlusu eğer bu nafakayı öderken yoksulluğa düşecek veyahut hayatı esaslı şekilde olumsuz olarak etkilenecekse bu durumda da yine Yargıtay içtihatları gereğince de böylesi bir nafaka miktarına karar verilmemelidir.

Bu nedenle nafaka alacaklısının lüks ve geçimi için zaruri şekilde gerekli giderleri dışındaki harcamalarına ilişkin nafaka alacağını hukuken kabul etmek mümkün değildir. Bunun yanında nafakanın miktarı belirlenirken nafaka borçlusu eğer bu nafakayı öderken yoksulluğa düşecek veyahut hayatı esaslı şekilde olumsuz olarak etkilenecekse bu durumda da yine Yargıtay içtihatları gereğince de böylesi bir nafaka miktarına karar verilmemelidir.

Ancak yine mahkeme nafaka miktarını tayin ederken Yargıtay içtihatları gereğince; hakim tarafların mali güçlerini ekonomik olarak ülke gerçeklerini güncel geçim şartlarını da nafaka tayinin de dikkate almalıdır.
Her ne kadar mahkeme tarafından bir nafaka miktarı tayin edilmişse de, bu nafaka miktarı ilelebet sabit olarak görülmemelidir. Yani değişen şartlara göre hayatın doğal akışı gereğince nafakanın miktarı azaltılabilecek veyahut arttırılabilecektir. Ya da tayin edilmiş nafaka miktarı şartları ortadan kalktığında da kesilebilecektir.
Burada yine önemli bir husus da şudur ki; mahkemece tayin edilen nafaka miktarının ne zaman başlayacağı her zaman tartışma konusu olmuşsa da Yargıtay içtihatları gereğince; nafakanın başlangıç anı karar tarihi değil, nafaka davasının açılmış olduğu tarihtir.

Tedbir Nafakası (Yoksulluk Nafakası):
Medeni kanunumuzun 169. Maddesinde açıkça yer aldığı haliyle; hakim boşanma ve ayrılık davalarında, davanın devam ettiği süre içinde gerekli olan özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetilmesine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin önlemler almakla yükümlü tutulmuştur.

Burada dikkat edilmesi gereken husus dava süresince tedbir nafakasında dava kesinleştikten sonra yoksulluk nafakasında kadın erkek eşitliğinin önemidir. Zira yoksulluk nafakasında boşanmayla beraber daha fazla fakir duruma düşecek olan taraf ekonomik özgürlüğüne sahip olan taraftan nafaka isteme hakkına sahiptir.
Dava devam ettiği sürece bir tarafın diğerine ödemek zorunda olduğu nafakaya tedbir nafakası, dava kesinleştikten sonra devam eden nafakaya ise yoksulluk nafakası ismi verilmektedir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi maddi imkanlarıyla geçinme imkanı olmayan eşin kusursuz taraf olmasa bile yoksulluk nafakası isteme hakkı vardır.